Çay çok çeşitli kimyasal bileşikler içerir ancak tadı ve renklendirmesi açısından en önemli olanlar polifenollerdir. Güçlü bir fincan çay yaklaşık 180-240 mg polifenol bileşikleri içerir. Kateşinler adı verilen bileşikler siyah çay polifenollerinin yapı taşlarıdır; theaflavinleri ve thearubigensleri oluşturmak üzere oksitlenirler. Theaflavinler, siyah çayın% 3-5’ini oluşturur ve kırmızı-turuncu görünümünden sorumludur. Thearubigens yapıları büyük ölçüde bilinmeyen çok çeşitli polifenollerin terimidir, ancak aynı zamanda çayın renk ve tadına katkıda bulundukları düşünülmektedir. Çay polifenollerinin çeşitli araştırmalarda antioksidan özellikler sergilediği bildirilmiştir. Antioksidanlar, bir dizi sağlık yararına sahip olarak tanımlanmıştır, ancak bunların bilimsel kanıtları hala bazı kısımlarda belirsizdir.

Siyah çaydan kısaca bahsettiğimize göre gelin biraz da birkaç bitki çayından bahsedelim:

Papatya Çayı

Papatya çayı en çok sakinleştirici etkileri ile bilinir ve sıklıkla bir uyku yardımcısı olarak kullanılır. İki çalışma papatya çayı veya ekstraktının insanlarda uyku problemleri üzerindeki etkilerini incelemiştir. Ayrıca antibakteriyel, antienflamatuar ve karaciğer koruyucu etkilere sahip olduğuna inanılmaktadır. Papatya, reglden dolayı sıkıntılı ve depresif bir dönem geçiren kadınlar için özel olan bir bitki çeşididir. Bu etkileri doğrulamak için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulmasına rağmen, ön kanıtlar papatya çayının çeşitli sağlık yararları sağlayabileceğini göstermektedir.

Papatya çayı nasıl hazırlanır?
İyi bir papatya çayı hazırlamak için 2-3 yemek kaşığı kurutulmuş papatya çiçeğinin üzerine yarım litre kaynamış su ekleyerek 3-5 dakika demlenmesini beklemeniz yeterli olacaktır. Daha sonra papatyayı süzerek çayınızı içebilirsiniz. Tatlandırmak için bal ya da bir kaç damla limon ekleyebilirsiniz.

Nane Çayı

Nane çayı, dünyada en yaygın kullanılan bitki çaylarından biridir. Sindirim sistemi sağlığını desteklemek için en popüler şekilde kullanılırken aynı zamanda antioksidan, antikanser, antibakteriyel ve antiviral özelliklere de sahiptir. Bazı çalışmalar, hazımsızlık, gaz, bulantı ve mide ağrısını hafifletmeye yardımcı olabileceğini göstermiştir.

Nane Çayı Nasıl Hazırlanır?
Eğer taze nane yaprağı kullanacaksanız önce kurutmanız gerekmektedir. Nane yapraklarını elinizle 3-4 parçaya ayırarak bir tepsiye yayın ve 24 saat bekletin. Eğer 24 saat sonunda yapraklar tam kurumadıysa 1 gün daha bekletin. Yaprakların kurumuş ve çıtır çıtır olması gerekiyor. Daha sonra bir demlik kaynamış suya 2-3 çay kaşığı kurutulmuş nane yaprağı atarak ateşin üzerinden alın. 10-20 dakika arası demlenmesini bekledikten sonra yaprakları süzerek çayınızı içebilirsiniz. Nane çayına limon veya yarım çay kaşığı bal ekleyebilirsiniz.

Zencefil Çayı

Zencefil çayı, iltihapla savaşmaya yardımcı olur ve bağışıklık sistemini uyarır. Boğaz ağrısına ve soğuk algınlığına iyi geldiği bilinmektedir. Bulantı ve bağırsak sorunlarında etkilidir.

Zencefil çayı nasıl hazırlanır?
Zencefilin kabuğunu temizleyin. Hazırladığınız iyi suyu kaynatın ve ince zencefil dilimlerini suyun içine atın. Tencerenin kapağını kapatıp kısık ateşte 15-20 dakika kadar tuttuktan sonra zencefil dilimlerini süzerek çayınızı içebilirsiniz. Tatlandırmak için limon dilimleri ve bal kullanabilirsiniz.

Adaçayı

Adaçayı, mideyi ve bağırsakları rahatlatır. Ağız ve diş eti hastalıklarına iyi gelir Kas gerginliğini azaltır. Zararlı toksinlerin vücuttan atılmasını sağlar. Hastalık sonrası halsizlik durumlarında kullanılabilir. İçinde bulunan K vitamini sayesinde kemik sağlığını korur. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Sindirimi kolaylaştırır. İltihap önleyici etkisi vardır. Uzmanlar özellikle solunum yolları enfeksiyonları için ada çayını öneriyor.

Adaçayı nasıl hazırlanır?

İlk olarak suyu kaynatın. Su iyice kaynadıktan sonra ada çayı yapraklarını ekleyin (4 fincan için 10-12 yaprak yeterli olacaktır) Yaklaşık 7 dakika demlenmesini bekleyin. Demleme bittikten sonra bir süzgeç yardımıyla yapraklarından ayırdığınız çayı servis edebilirsiniz.

Tüm bunları öğrenirken bilmemiz gereken önemli bir konu daha var. Bitkilerin yapılarında kimyasal bileşikler bulunur ve faydaları da zararları da bu bileşikler sağlar. Dolayısıyla vücuda fazladan alınmaması gerekir. Bu nedenle aşırıya kaçmadan tüketmek gerekmektedir. Özellikle kronik rahatsızlıkları olanlar doktor kontrolünde tüketmelidirler. Yani doğal deyip geçmeyin, kontrollü olun. Sağlıkla kalın.

KAYNAKLAR
compoundchem.com
ebitki.com
bitkicaylarininfaydalari.com

Mum Nasıl Yapılır

• Hazır kalıplar halinde alabileceğiniz parafini eriteceğiniz kap içine sığabilecek boyutlarda parçalayın.
• Kaba alınan bu parafine %10-15 oranında stearin katılır. (Yaklaşık olarak 100 gram parafine 10-15 gram stearin eklenir.)
• Hazırlanan bu parafin karışımını içeren kap, ocak üzerinde ısıtılabilecek başka bir su dolu kabın içerisine konulur ve orta ateşte benmari usulü eritilmeye başlanır.
• Karışımın erimesi halinde ocağın altı kısılarak suyun kaynaması beklenir.
• Su kaynadığında ocağın altı kapatılarak istenen renk tonu için boya, koku için istenen esanstan yoğunluğa göre birkaç damla eklenerek karıştırılır.
• Fitil, karışımın içine batırılır ve ısıya dayanıklı olan bir kaba bir ucu dışarıda bırakılıp ortalanarak yerleştirilir. Bu cam bir kavanoz veya kap olabilir.

• Ardından karışımı kabın içine dökün. Birkaç saat bekleyin. Parafinin soğuyup sertleştiğine emin olduğunuzda uzun kalan fitili kısaltın.
• Mumunuz artık hazır.

≈ Ayrıca evde bulunan mumlarınızı parçalayıp eritebilir, istediğiniz boya ve esansları ekleyerek yeniden kaplara dökebilirsiniz. ≈

Jel Mum Yapımı

• Öncelikle cam kaplarınıza istediğiniz süs malzemelerinizi ekleyin. (Deniz kabuğu, boncuk, sim gibi)
• Jel parafin alıp ister benmari usulü isterseniz de kısık ateşte karıştırmadan eritip kaplarınıza dökebilirsiniz. Karıştırmak kabarcık oluşumuna neden olabilir.
• Fitili ortalayarak yerleştirdikten sonra erittiğiniz jel parafini içerisine dökün.
• Birkaç saat bekleyip soğuduğuna emin olduktan sonra mumunuzu kullanabilirsiniz.

NOT: Bu işlemleri yaparken lütfen güvenlik önlemlerinizi alın

Gelin bu dönemlerimizi rahat geçirmek adına yapılabileceklere bir göz atalım:

Regl döngünüzü takip edin

Önemsenmesi gereken başlıca nokta regl döngüleridir. Biliyoruz ki her şeyden etkilenen ve her şeyimizi etkileyen bu dönem; stres, mevsim değişimleri gibi etkenlerden dolayı düzensizleşebilir. Fakat vücudumuz, bir sorun olduğunu bu döngülerdeki aksaklıklar aracılığı ile bize iletmeye de çalışıyor olabilir. Dolayısıyla döngülerinizi kesinlikle takip edin ve özellikle devam eden bir sorun olması durumunda doktorunuza başvurmayı ihmal etmeyin.

Kendinizi sıcak tutun

Çoğumuzun olmazsa olmazı: Sıcak Su Torbası. Hatta çok ağrı çekenler onunla 1 hafta boyunca bütünleşmiş yaşar Isı, kasları gevşetecek ve kan dolaşımını bölgesel arttıracağından yararlı olabilir. Özellikle ayaklarınızı ve bel bölgenizi sıcak tutmaya özen gösterin.

»Sıcak su torbası için, bazı insanlar karın bölgesine bazıları ise sadece ayaklara konulmasını savunur, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Bitter çikolata yiyin

Bilindiği üzere bu dönemde çikolataya aşkla bağlanıyoruz. Magnezyum kaybı yaşanıyor; bunu geri kazanmak için, kafein ve gereksiz şeker içeren çikolatalardan uzak durarak,  %70 oranında kakao içeren bir atıştırmalık yenilebilir. Yediklerinizin doğal malzemelerden yapılmış olması gerekiyor.

Su içmeyi ihmal etmeyin

Yüksek oranda sıvı kaybı yaşanan bu dönemde mümkün olduğunca çok su içmek şişkinliği ve halsizliği önlemeye yardımcı olur. Vücudunuzu susuz bırakmayın.

E vitamini alın

Araştırmalara göre regl döneminde E vitamini almak sıkça görülen sancıları azaltıyor. Sizin için E vitamini içeren bazı besinler: badem, fındık, tahin, nane, kabak çekirdeği.

Tuz tüketimini azaltın

Fazla tuz tüketimi vücudunuzun daha fazla su tutmasına sebep olacak ve şişkinliğe neden olacaktır. Bu nedenle tuz tüketiminizi azaltmak işinize yarayabilir.

Spor yapın

Düzenli spor yapmak, dönemlerinizde olabilecek ağrılarınızın azalmasını sağlar. Dönem sırasında da yapılabilecek yürüyüş ve özellikle Vinyasa yoga rahatlamanıza yardımcı olabilir.

Uyku Düzeni

Regl dönemlerinde ağrıdan, huzursuzluktan uyku düzeni çok bozulabiliyor. Yastığınıza birkaç damla lavanta yağı damlatmak, uyumanıza yardımcı olabilir. Bununla birlikte odanızı havalandırıp bol oksijenli bir ortam sağlamak da uyumanıza yardımcı olacaktır.

Temizliğinize özen gösterin

Mikroplara çok açık olunan bu dönemde özellikle bölgesel temizliğe özen gösterilmesi gerekmektedir. Sıcak bir duş aynı zamanda ağrıların azalmasına da yardımcı olabilir.

Epoksi Reçine Nedir ? Nerelerde ve Nasıl Kullanılır.

Bir polimer molekülünde birbirine bağlanmış yüzlerce, binlerce, on binlerce veya daha fazla monomer molekülü olabilir. Eğer polimer küçük molekül kütleli ise (dimer,trimer,tetramer gibi) oligomer olarak adlandırılır. Polimerlerin aynı tür monomerlerden oluşanlarına homopolimer, en az iki farklı monomerlerden oluşanlarına ise kopolimer denir. Ayrıca monomerler sadece zincirsel olarak birbirlerine bağlanmazlar, dallanmış yapıda veya çapraz bağlı yapıda olabilir. Polimerlerin zincir yapılarına göre sınıflandırılması Şekil 2’de verilmiştir. [2]

Polimerlerin Sınıflandırılması

Polimerler yapılarına göre doğal sentetik ve yarı sentetik olmak üzere üç sınıfta toplanırlar.

Doğal polimer

Yapılarında ana zincirde karbon ve yanlarda hidrojen, halojen ve azot atomları bulunur. Günlük hayatta kullanılan polimerlerin çoğunun ana zinciri karbondan oluşur. Doğal ve yapay polimerlerin çoğu organik polimerlerden oluşur. Örneğin; polietilen, polipropilen, poliesterler, poliamitler, doğal kauçuk, selüloz, nişasta, protein gibi polimerler organik polimerlerdir.

Yarı sentetik polimerler

Doğal polimerlerin uygun bazı kimyasallarla reaksiyona girip modifiye olmasıyla elde edilir. Örneğin; karboksimetil selüloz ve selülozun nitrolanmasıyla elde edilen seluloid.

Sentetik polimerler

Ana zincirinde karbon atomu bulunmayan ancak fosfat, arsenik, germanyum, bor, kükürt ve silisyum gibi başka atomlar içeren polimerlerdir. İnorganik polimerler yapılarında organik kısım da içerebilirler. Örneğin; silikon ve barofan. Ana zincirlerinde bulunan elementlerin bağ enerjileri, organik polimerlerde bulunan elementlerin bağ enerjilerinden daha yüksektir. Bu nedenle inorganik polimerlerden daha çok ısıl ve mekanik dayanıklılık elde edilir. [4]

Sizin de merak ettikleriniz varsa yazın, beraber araştıralım

Kaynaklar

[1] G.Odian, 2004, Principles of polymerization, 4th ed.,Wiley Interscience, New York, 0-471-27400-3

[2] PABUCCUOĞLU, S.K., 2013, Polimer kimyası ders notları, İstanbul Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü, İstanbul

[3] KAŞGÖZ, H, 2015, Polimer fiziği ders notları, İstanbul Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü, İstanbul

[4] ARAN, A, 2007, Malzeme bilgisi ders notları, İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği, İstanbul