Yıllardır ticaretin e hali üzerine baştan yazılan kurallar ile işler tam rayına oturmuşken hızına yetişilemeyen teknoloji bu kez de a-ticaret modelini karşımıza çıkardı. A-ticareti e-ticaretten ayıran en önemli nokta ise sınırlarının sadece internet ortamında sınırlı kalmaması.
Her zaman daha hızlı, daha kolay ve daha ulaşılabilir olmak üzerine çalışan teknolojinin ticaret dünyasına kattığı yenilikler ile gelen bu modelin aslında ilk uygulamalarına online alışveriş sitelerinde rastlıyoruz. Yazının ilerleyen bölümlerinde bu örnekleri bulabilirsiniz. Ancak bu mininal değişimler tek başına a-ticareti tanımlamak için yeterli değil. Çünkü sınır tanımayan teknolojik gelişmeler ticareti sanal ortam dışında da yepyeni bir sisteme doğru götürüyor.
Nesnelerin interneti, arttırılmış gerçeklik, sanal asistanlar, yapay zeka, yüz tanıma sistemleri ve otomasyon gibi teknolojiler entegre edildiğinde bizi nasıl bir dünya bekliyor?
Online dünya alışverişte gece gündüz istediğimiz zaman diliminde oturduğumuz yerden herhangi bir ürün veya hizmete kolayca ulaşabilme kolaylığı sağlamıştı. Üstelik sadece dilediğimiz zamanda değil en uygun fiyatla da ihtiyaçlarımızı telefon, tablet ve bilgisayarlarımızdan internet üzerinden karşılayabilmenin konforunu yaşadık.
Şimdi ise online ticaret bu kolaylık ve konforu daha üst seviyelere taşıyarak e-ticaretten a-ticarete geçiyor. Peki tam olarak a-ticaret nedir? Otonom ticaret olarak da tanımlanan a-ticaret tüm ticari işlemleri dijital platformda yapay zeka ve akıllı sistemlerle çok daha hızlı ve basit hale getiren yeni nesil ticaret modeline deniyor.
Bu model sadece tüketici açısından değil işletmeler açısından da kolaylık sağlıyor. Ticaretin yeni şekli alışverişten lojistiğe, işletmeler arası işlemlerden tüketici beklentilerine kadar baştan sona satın alma alışkanlıklarını değiştiriyor.
Dünya çapında markalar ve büyük alışveriş siteleri kendilerini son iki yılda a-commerce veya a-ticaret uygulamalarına göre şekillendirmeye başladı bile. Hem tüketici hem firmalar açısından büyük bir dönüşüm olan en çarpıcı a-ticaret örnekleri ise şöyle:
Kozmetik: Marka olarak en bilindik uygulamalardan bir tanesi Loreal. Watsons ile yapılan işbirliğiyle birçok kozmetik ürününü sanal ortamda deneyerek alma şansını size sunuyor. Mobil cihazınızdan yükleyeceğiniz bir özçekim fotoğrafınız ile cildinizdeki sorunlar tespit edilip size cilt analizinize uygun ürünler öneriliyor.
Gülümse ödüyorum: Yine tüketici odaklı yepyeni bir ödeme sistemi. Bugünün temassız ödeme sistemlerinin yeni nesil bir versiyonu gülümseyerek ödeme. Yüz tanıma teknolojisinin ödeme sistemine adapte edilmesiyle ortaya çıkan model Çin merkezli e-ticaret platformu Alibaba’nın online ödeme platformu Alipay üzerinden uygulanıyor.
Yani artık dijital platformda ya da post cihazı ile ödeme için şifre veya karta ihtiyaç yok. Bankanızın sisteminde yüz taraması ile bilgileriniz kaydediliyor. Post cihazları yüz tanıma teknolojisine entegre ediliyor. Sonuç bir gülümseme ile her yerden alışveriş yapabiliyorsunuz.
Kişiselleştirilmiş online alışveriş: A-ticaret kavramına hizmet eden mobil uygulamalar da hayatımıza girmeye başlıyor. Amazon Dash ile alışveriş listesi hazırlamak, düzenlemek, tüm siparişlerinizi tek dokunuş veya sesli komutla yönetmek mümkün. Alışveriş listenizi hazırlarken ürünleri sadece tarayarak kaydetmeniz ya da sesli komutla söylemeniz yeterli. Örneğin buzdolabınızdaki tüm ürünleri taratabilir ve azalanların otomatik olarak alınması komutunu verebilirsiniz.
Dahası Amazon Dash çöp kutusu ile de entegre edildiğinde tüketilen ürünleri buradan tespit ederek sizin yerinize sipariş verebiliyor. Bu sistemin evler için uygulanan gelişmiş örneği ise Toyota Woven City projesinde hayat buluyor.
Dolap işletim sistemi: Gardırobunuzu telefondan yönetin. Finery uygulamasıyla dolabınızı telefonunuza aktarın. Marka ve renk gibi otomatik olarak sınıflandırılan ürünler üzerinden farklı bir alışveriş deneyiminin keyfine varın. Satın alma geçmişinize dair verilerle birlikte sonrasını uygulamaya bırakın. Dolabınızda ne var ne yok, neye ihtiyacınız varsa size uygun kıyafet önerilerine kulak verin.
Hali hazırda her geçen gün a-ticaret hayatımıza biraz daha dahil olurken ortalama birkaç yıl içerisinde bizi çok daha büyük değişimler bekliyor. Değişen hava durumuna göre dolabınızdaki kıyafetlerden size hoş kombinler oluşturan asistanlar geliyor. Üstelik sadece bununla da sınırlı değil. Vücudunuzdaki kilo ve kas değişimlerini takip ederek size yeni kıyafet önerileri de bu asistanların marifetleri arasında.
Akıllı raf sistemleri Amazon Dash’ın bir devamı niteliğinde. Akıllı bir tartıya sahip olan bu raflar azalan malzemeleri otomatik olarak sipariş verebiliyor. Bu raflar akın gelecekte kırtasiye ürünlerinden gıdaya kadar her alanda kullanılabilir hale gelecek gibi duruyor.
Giyimden gıdaya her türlü online alışverişiniz için kişisel asistanlarınız sizin yerinize her şeyi düşünür hale gelecek. İhtiyacınız olan bir ürünü sizin için sipariş etmenin ötesine geçip, teslimatın ne zaman yapılması gerektiğini de iş programınıza göre asistanınız belirleyecek.
A-ticaretin sınırlarının sadece online dünyada sınırlı olmadığından yazının başlarında söz etmiştim. Geleceğin mağaza teknolojisi tam da bunun için güzel bir örnek. Artık mağazalarda dört bir yanınız interaktif cihazlarla çevrili olacak. Burada devreye biraz da büyük veri giriyor. Sosyal medyadan tutun da online dünyadaki tüm tercihleriniz artık sizin birer kimliğiniz.
Sanal gardırobunuzdan alışveriş alışkanlıklarınıza ve adres bilgilerinize kadar her şey siz mağazadayken mağaza veri tabanında devreye girecek. Size özel ürünler ve promosyonlar sistem üzerinden siz mağazayı gezerken karşınıza gelecek. Sonrası mı? Kasada ödeme kuyrukları ve paket taşımaya son. Siz sadece almak istediklerinizi seçin ve çıkın. Ödemeniz yapılıp ürünleriniz adresinize gönderilecek.
Her şeyden önce bugün var olan alışveriş aksaklıklarını şöyle bir düşünelim. En beğendiğimiz ürünü en uygun fiyata almak için internet başında vakit geçirmek ve düzenli takip etmek gerekiyor. Bazen indirim fırsatlarını kaçırabiliyoruz. Teslimat sürecinin takibini yaparken yaşanan gecikmeler ile vakit kaybedebiliyoruz.
Ürün görseldeki gibi olmayınca hayal kırıklığına uğrayabiliyoruz. Bazen tam olarak ihtiyacımız olan şey nedir karar veremiyoruz. Fikir edinmek istediğimiz ürünle ilgili araştırma yapmak yine bize düşüyor. Farkında olmadan dolabımızda biten bir ürünü hemen temin edemeyebiliyoruz.
A- ticaret ile birbiriyle bağlantılı sistemler ve kişisel asistanlar bizim için en iyisini, en uygun fiyata, en ideal zamanda ulaşmamız için yardımcı oluyor. Yani a-ticaret döneminde yapay zeka bizim yerimize her detayla ilgileniyor.
The post A-Ticaret ile Ticaret Yeniden Şekilleniyor first appeared on Kampüs Kod.]]>Örneğin doğada kamp yaparken akıllı cihazlarınızı nasıl şarj edeceğinizi düşünmenize gerek kalmayacak yüzeyinde solar paneller olan sırt çantaları geliştiriliyor.
Uydulardan evlerin enerji ihtiyacına kadar dünya artık güneşten besleniyor. Güneş enerjisi toplayan ve depolayan batarya, pil ve paneller ev hayatından iş hayatına, bireyselden sanayiye kadar her yerde dünyanın enerji sistemini değiştiriyor.
Üstelik solar enerji sistemleri düşük maliyet, kesintisiz enerji ve düşük maliyet gibi birçok fayda sağlıyor. Solar enerji ve solar teknolojinin bugünü, gelişimi ve geleceği ile ilgili detaylarla devam edelim.
Geleceğin enerji sistemi olan solar enerji nedir? Güneş ışınlarının toplanarak elektrik enerjisine dönüştürülmesine solar enerji denir. Güneş enerji sistemi olarak da ifade edilir.
Peki enerji kaynağı olarak neden güneş son yıllarda bu kadar tercih ediliyor? Ortalama bir hesapla güneşin dünyaya 1 saat içerisinde ulaşan enerjisiyle tüm dünyanın bir yıllık enerji ihtiyacı karşılanabiliyor. Yani güneş, dünya için tükenmeyen ve en bol enerji üretim kaynağı olarak ilk sırada yer alıyor.
Artan nüfus, giderek kalabalıklaşan dünya, gelişen sanayi ve teknolojiler ile elektrik enerjisine olan ihtiyaç günden güne artıyor. Hali hazırda kullanılan fosil yakıtlar yetersiz ve hızla tükeniyor. Üstelik ekosistemi olumsuz etkiliyor.
Güneş enerjisi yani solar enerji ise üretiminde doğayı kirletmez ve su israfı yoktur. Temiz, hızlı, kendi başına yeterli ve çevreci bir enerji üretim sistemidir.
Tüm bu özelliklerin yanı sıra solar enerji maliyet olarak da gerek işletmeler açısından gerek bireysel kullanım da avantaj sağlar. Üstelik eviniz için bir yandan ihtiyacınız olan elektriği üretirken diğer yandan fazla enerjiyi satarak gelir de elde edebilirsiniz. Yazının ilerleyen bölümlerinde bu konunun detaylarını bulabilirsiniz.
Enerji üretiminde özgürleşmek ülkelerin ekonomik gelişimi açısından da önemlidir. Yenilenebilir bir enerji kaynağı olan güneşten elde edilen elektrik dışa bağımlılığı ortadan kaldıracağı için ulusal alanda da fayda sağlar.
Solar güneş panelleri solar hücrelerden oluşur. Solar hücreleri akü gibi de düşünebilirsiniz. Silisyum malzemeden üretilen solar hücreler biri negatif biri pozitif iki tabaka şeklindedir. Solar hücrelerin bir araya gelmesiyle solar paneller, panellerin bir araya gelmesiyle de solar enerji sistemi oluşur.
Güneş enerjisi bu panellerde doğru akıma çevrilir ve bir dönüştürücü sistemiyle evlerimizde kullanılan alternatif akıma evrilir. Bu süreç son derece hızlı ve kesintisiz bir şekilde gerçekleşir. Ne kadar enerji elde edeceğiniz kullandığınız panel sayısı ile doğru orantılıdır.
Solar panellerin evler için en yaygın kullanım şekli çatı sistemleridir. İngiltere, Amerika, Çin ve pek çok Avrupa ülkesinde solar çatı sistemleri yaygın olarak kullanılmakta. Ülkemiz dünya genelinde ilk 15 içerisinde yer alıyor olsa da devlet teşviki ile giderek çok daha fazla kullanımı olacağını söyleyebiliriz.
Evler için düzenlenen mevzuatta kullanım fazlasını elektrik şirketlerine satabiliyor olmanız en önemli avantajlardan biri. Bunun için çatı sisteminizi kurduktan sonra çift yönlü sayaç kullanmanız gerekiyor. Çift yönlü sayaç hem fazla enerjinizi otomatik olarak bağlı olduğunuz elektrik şebekesine aktarıyor ve toplamda aktardığınız kadar bedeli şebekeniz size ödüyor.
Çift yönlü sayacın bir başka avantajı ise olası bir arıza veya güneşin yetersiz olduğu zamanlarda yeterince enerji üretiminiz yoksa devreye şebeke elektriği giriyor. Böylece her koşulda kesintisiz bir enerjinin konforunu yaşıyorsunuz.
Solar çatı sistemleri için ülkemizde birçok profesyonel firma mevcut. Kurulumu kolay ve tüm prosedürler firmalar tarafından gerçekleştiriliyor. Öncelikle ölçümleriniz yapılıyor ve ihtiyacınıza göre panel sayısı belirleniyor.
Panellerin montajında ise güneşten en iyi şekilde faydalanılacak açılar önemli oluyor. İlk etapta yatırım maliyeti olsa da artık fatura ödeme derdiniz olmuyor ve üste para dahi kazanabiliyorsunuz.
Güneş enerjisi, kurumsal ya da bireysel enerji ihtiyaçlarını karşılamak dışında aynı zamanda girişimciler için iyi bir yatırımdır. Hızlı bir sistem olması ve yatırım maliyetlerinin kısa sürede geri dönüş sağlaması sebebiyle güneş enerjisi santrali kurmak gelecekteki potansiyeli açısından da iyi bir iş modeli olarak görülebilir. Örneğin boşta bir araziniz varsa bu sistem ile arazinizi paraya çevirebilirsiniz.
Üretimin haricinde solar sistemleri bir hizmet olarak sunan bir şirket modeli de solar enerjinin yarattığı yeni iş alanlarından biridir. Güneş santralleri, solar paneller ve solar sistem kurulum şirketleri aynı zamanda istihdam açısından da avantaj sunar.
Çağımız teknoloji çağı. Bu durum solar enerji sistemlerinde de yazılım ve yapay zeka uygulamalarını da beraberinde getiriyor. Ayrıca solar sistemlerin hayatımızın bir parçası teknolojik akıllı cihazlarımız için de kullanımı yakın gelecekte gerçek olacağa benziyor. Yani solar enerji yakın gelecekte solar teknolojiyi gündeme getiriyor. O halde solar dünyanın bugünü ve yarınıyla devam edelim.
Solar enerjinin bugün aktif olarak kullanıldığı alanlar;
Solar teknolojinin bugün hali hazırda ön çalışmaları yapılan ve geleceğin en öne çıkan adımlarından biri solar şarj sistemleri. Solar şarj sistemleri için en önemli yatırımlardan biri de geleceğin otomobilleri olan elektrikli otomobiller için geliştiriliyor.
En çarpıcı örneklerinden biri Toyota Prius PHEV. Testleri yapılan aracın tavan, kaput ve bagaj kapağında solar paneller bulunuyor. Bu sayede elektrikli otomobillerin hem performans olarak hem de kesintisiz enerji olarak daha cazip hale gelmesi planlanıyor.
Akıllı telefon ve tabletler için güneş enerjisi ile çalışan usb cihazlar hali hazırda az çok bulunuyor. Ancak gelecekte direk kendi kendini şarj edebilen solar bataryalar telefon ve tabletlerde kullanılabilecek. Yine örnekleri bulunan solar panelli çantalar ile şarj aletlerinizi doldurmak için elektrik aramanıza gerek kalmayacak. İhtiyacınız olan tek şey biraz güneş olacak.
Güneş enerjisinin depolanması için geliştirilen bataryalar artık jeneratörlerin yerini alacak. Üstelik depolama sisteminde kullanılan yazılımlar ile depolamanın en verimli şekilde yapılması ve kullanılması akıllı teknolojiler ile çok daha verimli hale gelecek.
Çevreci, hızlı, pratik, ekonomik ve yenilenebilir bir enerji kaynağı olarak güneşin teknoloji ile buluşmasıyla gelecekte bizi solar enerji dolu bir dünya bekliyor.
The post Solar Enerji ile Hayatımız Değişiyor first appeared on Kampüs Kod.]]>4 Şubat 2021 günü SpaceX uzay şirketinin Falcon 9 roketiyle 60 adet daha uydu başarıyla yörüngeye yerleştirildi. 2018 yılında ilk testleri yapılan ve Mayıs 2019’da 60 uydu ile ilk uzaya uydu gönderilmeye başlanan Starlink projesi kapsamında son uydularla birlikte uzay boşluğundaki uydu sayısı 1000’i geçti. 2020’nin Ekim ayından itibaren ise Starlink uyduları aracılığıyla Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve İngiltere’de 10.000’den fazla kullanıcı yeni nesil interneti deneyimlemeye başladı.
Bugünün dünyasında eğitimden iş hayatına kadar odak noktasındaki internete her yerden ulaşmak henüz mümkün değil. Coğrafi koşullar gibi farklı etkenlerden dolayı da internet altyapısını her bir bölgeye taşımak zor, masraflı hatta bazen de imkansız gibi.
“Mars’ta yaşamı görmeden ölmeyeceğim” diyen dönemin dâhisi Elon Musk ise Starlink ile öncelikle dünyanın her bir noktasına internet erişimini taşımayı hedefliyor. Musk, ikinci olarak ise var olan internet hızını iki katına çıkarıp 1 Gigabit seviyesine çıkarmayı amaçlıyor. Üstelik bunlar öyle çok uzak geleceğe dair planlar değil.
Peki Starlink nedir? Starlink dünya yörüngesine bir takımyıldızı gibi yerleştirilen uydular ile yer tabanlı bir alt yapı kurulumuna gerek kalmadan kullanılan bir internet hizmeti sağlama projesidir.
Proje SpaceX Starlink uydu takımyıldızı olarak da adlandırılır. Alt yapı kurulumunun elverişli olmadığı bölgeler düşünülerek tasarlanan projede bu sorunun çözümü olarak uydular arasında lazer bağlantısı kurulur. Bu bağlantı sayesinde kutuplarda ya da bir çölde dahi internet sorun olmaktan çıkar.
Her bir Starlink uydusu 260 kg ağırlığında ve masa büyüklüğünde düz bir görünüme sahiptir. Uyduya güç sağlayıcı güneş panelleri bulunur. Ana kısım üzerinde 4 adet anten bulunur. Yörüngedeki diğer uydularla lazer bağlantısı da bu antenler aracılığıyla sağlanır. Starlink uyduları manevra kabiliyetli otonom sistemiyle başka uzay araçlarıyla çarpışma riskini ortadan kaldırır.
Dünya yörüngesinde kalmalarını sağlamak için ise kripton gazı içeren iyon iticileri bulunur. Bu anlamda bir ilke imza atan SpaceX, Starlink ile kripton tahrikli ilk uzay aracı olarak da adını yazdırmıştır.
Şu an halihazırda yörüngede bulunan 1000 adet uydu aktif durumda. Bu uydular içerisinde kutup bölgesine yerleştirilenlerin lazer bağlantısı da başarılı bir şekilde sağlandı. Önümüzdeki yıldan itibaren fırlatılan tüm uydular lazer bağlantı sistemine sahip olacak.
Bunun dışında ABD, İngiltere ve Kanada’da kullanıcılar özel bir anten ile starlink uzay internetinden faydalanıyor. Şu an için abonelik ücretleri kurulumda 499$ ve aylık olarak 99$ olarak belirlenmiş durumda.
Uzay interneti olarak da tanımlanan Starlink’in henüz diğer internet modelinden farklı bir hıza sahip değil. Yani kablosuz bir ağdan bağlandığınızda hızınız neyse hemen hemen aynı performans düzeyinde seyrediyor.
Yani bugünkü anlamda farklı bir internet sağlayıcı olarak kullanıcılara hizmet veriyor. Yetkililer zaman zaman internet indirme hızında gecikmeler ve bağlantı kopmalarının şu aşamada olabileceğini belirtiyor. Ancak planlanan 12 bin uydu fırlatıldığında ve ağ yazılımları geliştikçe giderek yüksek performanslı farklı bir uzay interneti deneyimi yakın gelecekte bizi bekliyor.
Starlink ile amaç İlk etapta amaç dünya üzerinde her noktada interneti ulaşılabilir kılmak. Ardından hız odaklı çalışmalar üzerinde ilerlemek. Şu an bir verinin dünya ile uydu arasında gidip gelme süresi 600 milisaniye. SpaceX Starlink bu süreyi 2027’ye kadar 30 milisaniyelere düşürmeyi hedefliyor.
Starlink projesinin heyecan uyandıran gelişmelerinin yanı sıra bu kadar çok uydunun yörüngede yaratabileceği kirlilik ile ilgili de endişe duyuluyor. Ancak bu endişelere yönelik açıklamalar da mevcut.
Buna göre starlink uyduları herhangi bir arızaya bağlı olarak iş göremez hale geldiğinde veya süresini tamamladığında atmosfere girip yanarak kendi kendini imha üzerine programlı. Bu sebeple uydular alçak dünya yörüngesinde konumlandırılıyor.
Diğer iletişim uyduları yaklaşık 36 bin km irtifada iken Starlink uyduları 350-550 km irtifada olması sebebiyle birkaç ay içerisinde atmosfere ulaşıp kendini imha etmesi böylece uzay kirliliğinin önüne geçilmesi planlanıyor. Starlink uydularının çalışamaz duruma geldiklerinde 2-3 aylık bir sürede atmosfere ulaşmaları için de otonom sistem devreye giriyor.
Bu sistemin de çalışmaması halinde ise bozulan uydular yine uzay boşluğunda kalmıyor. 1 ila 5 yıl arasında bir zaman diliminde yine atmosfere ulaşıp yanarak yok oluyor.
Güneş enerjisiyle çalışan Starlink uyduları gün ışığında dahi parlak oldukları için çıplak gözle izlenebiliyor. Ancak elbette bu her zaman mümkün değil. Uyduların yörüngede bulundukları konuma göre görülebildikleri tarihler değişiyor. Örneğin geçtiğimiz yılın Nisan ayında Türkiye’de görülen uyduları konumunuza göre internet üzerinden de takip edebilir, çıplak gözle izleyebileceğiniz zamanları görebilirsiniz.
Starlink uydularını bilgisayar veya mobil cihazlarınız üzerinden buraya tıklayarak uyduların canlı seyir hallerini takip edebilirsiniz.
The post Starlink ile Yeni Bir İnternet Çağı Başlıyor first appeared on Kampüs Kod.]]>Son yıllarda hem bir iş kurma modeli hem de çalışma modeli olarak tüm dünyada ve ülkemizde bir akım haline dönüşen Startup kavramı aslında günümüze özgü değil.
Örneğin 1976 yılında Steve Jobs ve Steve Wozniak tarafından kurulan bugünün teknoloji devi Apple, ilk startup örneklerinden biri kabul ediliyor. Apple markasının 2 arkadaşla bir evin garajında başlayan yolculuğu bugün tüm dünyaca bilinen dev bir şirket olarak devam ediyor.
Startup’lar sadece teknoloji alanında olmasa da asıl gelişimleri ve literatüre geçmeleri teknolojiyle birlikte olmuştur. Amerika Silikon Vadisi’nin Startup akımının tüm dünya üzerinde yayılmasında etkisi büyüktür.
Startup sadece bir fikrin dünya çapında hayat bulması için bir yöntem olmanın ötesinde çalışan grup için de farklı bir anlayış sunuyor.
Startup ne demek kavramını tam olarak açıklayabilmek için bir proje veya şirketin Startup olması için gerekli ortak özelliklerinden bahsedelim. Startup’ı klasik şirketlerden veya girişimlerden ayıran özellikler:
Tüm bu özellikler ışığında Startup nedir dediğimizde “çözüm odaklı, özgün ve yenilikçi bir fikrin, bu fikre inanmış bir ekip ile birlikte yol alarak geliştiği başlangıç sürecidir” şeklinde ifade edebiliriz. Startup belirli yönleriyle girişimcilikle de karıştırılsa da detaylarda girişimcilikten ayrılır.
Esasen her Startup şirketin veya projenin kendi içerisinde farklı dinamikleri bulunur. Ancak Startup’ların yine de geleneksel çalışma anlayışındaki veya kurumsal bir yapının kurallara dayalı formlarından farklı ortak paydaları vardır.
Özellikle Y ve Z jenerasyonunun kurallardan uzak, yaratıcı yönlerini rahatça ortaya koyup aynı zamanda gelişebildikleri bir model olarak startuplar giderek internet ortamında daha sık karşımıza çıkıyor ve talep görüyor. Bir nevi yeni nesil bir model olarak çalışma anlayışı denildiğinde Startup nedir?
Şöyle bir özetlemek gerekirse Startup hem kendinizi daha rahat ifade edebildiğiniz, öğrenme ve gelişme açısından çok daha fazla kaynak ve fırsata sahip olabildiğiniz, çalışırken aynı zamanda yaptığınız işten keyif de alabildiğiniz çalışma ortamını ifade ediyor. Tabii her işin olduğu gibi zorlayıcı süreçleri de olabilir. Ancak önemli olan yaptığınız işten zorluklarına rağmen keyif almanız ve hem kendinize hem işinize bir katkıda bulunmanız.
Startup hem dünyada hem de ülkemizde özellikle yazılım ve teknoloji alanında sayısız başarılı seçeneklerden oluşuyor. Farklı alanlarda dünya üzerinde ve ülkemizdeki belli başlı örnekler bulunuyor. Bunlar;
Bu örneklerde Startup nedir ve başlangıçtan gidebileceği noktalar nelerdir daha net anlaşılabilir. Herhangi bir alanda iyi ve işe yarar fikirleri doğru bir başlangıçla başarılı Startup projelerine dönüştürmek mümkün.
The post Startup Nedir? Startup Ne Demektir? first appeared on Kampüs Kod.]]>Geleceğin şehri, dokuma şehir gibi isimlerle anılan Toyota Woven City otonomi, kişisel mobilite, yapay zeka, robot, akıllı evler, sıfır emisyon, güneş enerjisi ve nesnelerin interneti gibi teknolojilerle donatılıyor. Geleceğin yaşam modelinin bu kadar kapsamlı ilk örneği olan proje sürekli kendini geliştirilen bir yapıda olacağı için yaşayan laboratuvar olarak adlandırılıyor.
İleri teknoloji hedefleriyle gelecekte daha iyi bir dünya için tasarlanan Woven City Japonya Fuji Dağı eteklerinde inşa edilecek. Şehrin tasarımını ise Danimarkalı ünlü mimar Bjarke Ingels ve ekibi gerçekleştirecek. Dokuma şehir olarak da adlandırılan proje Shizuoka’nın Susano vadisinde yer alan 175 dönümlük eski bir fabrika alanında kurulacak.
Öncelikle sanal ortamda inşa edilen Toyota Woven City’nin tüm testleri tamamlandıktan sonra gerçek hayata geçirilmesi planlanıyor. 2021 yılı içerisinde temelleri atılması planlanan proje için net bir tarih verilmese de Toyota CEO’su Akio Toyoda hedefledikleri tarihin 23 Şubat olduğunu ifade ediyor.
Bu tarihi seçmelerinin özel bir anlamı bulunuyor. 2-2-3 rakamları Japonca okunduğunda Fuji-San yani Fuji Dağı anlamına geliyor. Başkan Akio bu tarihin anlamı sebebiyle projeye çok yakışacağını ve 23 Şubat 2021 tarihine hazırlandıklarını belirtiyor.
Öyle bir şehir düşünün ki, trafik yok, sokaklarda kargaşa yok. İş hayatı son teknolojilerle donatılmış bir konfor dünyası. Ev yaşamını yönetmeniz için detaylarla uğraşmanıza gerek yok. Hatta sağlığınız için dahi endişelenmenize gerek yok. Temiz hava, doğa, teknoloji ve kaostan uzak düzenli bir yaşam. Toyota Woven City’de yaşam sürekli gelişerek çok daha fazlasını da vaat ediyor.
Woven City’nin ilk aşamada 2000 kişilik bir nüfusla hayata geçirilmesi planlanıyor. Bu nüfus içerisinde aileleriyle birlikte Toyota Motor Corporation çalışanları, misafir bilim insanları, mühendisler ve emekli yaşlı çiftlerin yer alacağı belirtiliyor.
Mühendis ve bilim insanları bu prototip şehirde kullanılan teknolojileri test edip geliştirebilme misyonunu da üstlenecek. Yaşlı insanların buradaki sosyal ve teknolojik hayata adaptasyon süreçleri de gözlemlenecek.
Şehir bir yandan sürekli gözlemlenip geliştirilirken bir yandan da kendine has yaşam formunu böylece belirlemiş olacak. Şehirde okul, itfaiye ve kuaför gibi sosyal yaşamın gerektirdiği birimler de yer alacak.
Toyota, Wowen City için hep birlikte yeni bir dünya, yeni bir yaşam anlayışıyla yola çıkıyor. Dolayısıyla bu programlanabilir şehre katkı verecek herkese kapıları açık. İşbirliği için https://www.woven-city.global/ adresinden alınan başvurular değerlendiriliyor. İlk etapta 175 dönümlük bir alanda kurulacak olan şehrin zamanla genişletilmesi de planlar arasında yer alıyor. Buna paralel olarak nüfus artışı da söz konusu.
Genel hatlarıyla Toyota Woven City’de yaşam; veri ve sensörler aracılığıyla insanların, binaların ve araçların birbiriyle bağlantılı olduğu mobilite bir yaşam olarak tanımlanıyor. Bu yaşam kurulurken doğanın ve insanın teknolojinin iyi yönleriyle çok daha iyi bir hayat tarzında şekillendirilmesi hedefleniyor. Bir bakıma teknolojiyle planlı bir yaşamın getireceği dinginliğin yanında doğanın ve Fuji Dağı’nın manzarasının keyfini de sürebilirsiniz.
Kaynaklar
The post Toyota Woven City Bu Yıl Hayata Geçiriliyor first appeared on Kampüs Kod.]]>En temel tanımıyla open source yani açık kaynak kod nedir dediğimizde bir yazılım teknolojisinin kaynak kod yapısının herkes tarafından görülüp, geliştirilip, kullanılması ve hatta dağıtılması anlamına gelir. Ortaya konulan yazılıma ait kaynak kodlar üzerinde dünya genelinde herkes hem kullanmak hem de geliştirmek için katkı sağlayabilir. Bu durumun hem asıl üreticiye hem kullanıcıya hem de geliştiriciye pek çok faydası vardır. Şimdi bu kavramı biraz daha açalım ve yazının ilerleyen bölümlerinde örneklerle devam edelim.
Aslında bu kavramın otomotiv ve ilaç sanayi gibi farklı sektörlerde de zaman zaman uygulandığı örnekler mevcut. Open source nedir sorusuna, bir nevi bir projeyi yardımlaşma ve dayanışmayla daha geniş bir ekiple etkin bir şekilde sonuca ulaştırmak için sektörel olarak güç birliği yapmak şeklinde cevaplayabiliriz. Açık kaynak kod temelinde tam da bu işe yarar. Kaynak kodunun herkesle paylaşıldığı açık kaynak kodlu yazılım teknolojileri üretilen teknolojinin geniş kitlelerce denenmesi, uygulamadaki hatalarının düzeltilmesi, kullanıma bağlı olarak geliştirilmesi ve hızla değişen yazılım teknolojilerine zamandan kazanarak adapte olabilmesini sağlar.
Bilgi işlem teknolojilerinin emekleme dönemlerinden itibaren yazılım geliştirici ve programcılar ürettikleri yazılımlarla ilgili kod bilgilerini birbirleriyle paylaşmışlar ve açık kaynak kod kavramı zaman içerisinde şekillenerek gelişmiştir. Özellikle 2000’li yıllardan itibaren ise açık kaynak kodlu yazılım bir üretim modeli haline dönüşmüş, bu durumda yazılım dünyasında bir sektör haline gelmiştir. Bu detaylara geçmeden önce geçmişten günümüze açık kaynak kodlu yazılım teknolojilerinden örnekler verelim.
Php açık kaynak kod ile yapılan bir çalışmanın nasıl bir değişim gösterdiğinin en güzel örneklerinden biridir. 1990’lı yıllarda Rasmus Lerdorf tarafından Perl dilinde kişisel web sitesinin ana sayfasında daha çok ziyaretçi takibi yapmak için geliştirilmiş olan Php bugün dünyanın en popüler programlama dillerinden biri haline gelmiştir.
Lerdorf’un kişisel web sayfası için basitçe tasarlayıp açık kaynak olarak paylaştığı Php bugün Facebook, Twitter, Google ve WordPress gibi popüler mecralarda kullanılır. Açık kaynak yazılımlar işletim sistemleri, programlama dilleri, video oyunları, grafik tasarım, şirketler için özel yazılımlar, müşteri ilişkileri yönetimi ve web sunucu gibi hemen hemen her alanda kullanılır. Diğer örneklerden bazıları şu şekildedir;
Açık kaynak kod geliştirmeyi bir ekip çalışması olarak düşünebiliriz. En temel avantajını bir örnek üzerinden açıklarsak, bir web sayfası tasarladığımızı düşünelim. Bu sayfanın grafik olarak tasarlanmasından frontend ve backend aşamalarına kadar her şeyi tek bir kişinin yapması hem süre olarak hem ortaya çıkan iş olarak ne kadar verimli olabilir?
Yazılım teknolojilerinin bugün geldiği noktada açık kaynak kodlu sistemlerin dünya genelinde gelişim ve uygulama süreçlerinin gönüllü dev bir takım çalışmasına olanak tanıdığını söyleyebiliriz. Open Source Software (OSS) projeyi üreten, kullanan ve geliştirenler açısından farklı avantajlar sağlar.
Açık kaynak kod yazılım geliştirmede bazı sınırlar lisanslar ile çizilir. Bunun sebebi yazılımda yapılacak değişimlerin ve iyileştirmelerin belirli bir düzen dahilinde olmasıdır. Yani lisans yazılımı ilk üreten ve kullanarak geliştirenler arasında bir nevi bir sözleşme ve sorumluluk paylaşma anlamına gelir. Yaklaşık 200 kadar farklı açık kaynak lisans türü bulunsa da en sık kullanılan 5 farklı modelden bahsedebiliriz.
Bir yazılım geliştirici olarak herhangi bir açık kaynak kodlu teknoloji kullanmadan önce bağlı olduğu lisansın koşullarını dikkatle incelemek faydalı olacaktır. Lisansta mevcut yazılımı nasıl kullanabileceğiniz, değiştirebileceğiniz, yayınlanması ve dağıtımı ile ilgili şartlar belirtilir. MIT, GNU, Apache, BDL ve CDLL açık kaynaklı kod lisanslarının başlıcalarıdır.
Günümüzde mobil dünyadan ev aletlerine, sosyal hayatımızdan iş yaşantısına, eğitim, sağlık ve endüstriden yaşam modellerine kadar artık her yerde yazılım teknolojilerini görüyoruz. Bugünden temelleri atılan bir yazılım mimarisi üzerine şekillenen gelecekte açık kaynak kodlu yazılım teknolojileri ise yukarıda bahsettiğim hızlı ve kaliteli çalışma sonucu giderek artan bir modele dönüşüyor. Bu durum kullanıcılar açısından olduğu kadar geliştiriciler için de hem fırsat anlamında hem de çok daha fazla yaratıcı bir çalışma ortamı oluşturuyor. Yazılım geliştirici topluluklar her alanda teknolojinin ilerlemesi ve gelişimine katkı ve yön veren bir önem düzeyine sahip. Siz de kariyerinizde bu tip topluluklarla yol alabilir hatta kendi projelerinizi açık kaynak kod modeliyle sunarak sistemin işleyişi ile ilgili işin ilk üreten tarafında da yer alabilirsiniz.
The post Open Source “Açık Kaynak” Kod Nedir? first appeared on Kampüs Kod.]]>